30 Mart 2010 Salı

Çok tatlısın dedi. Hayretler içerisindeydim. Sene 2010'du ve ben süleyman demirel taklidi yaparak bir kızın aklını almıştım. "bi daha yap hadiii" dedi. Yok yok bu kız kesin salaktı. "ee hadi" diye ısrar etti. "petrol vardı da biz mi içtik" dedim, kahkahalar atarak güldü. Çok komik olduğum üzerine kıvrak zekamı öven şeyler söyledi. Bunları söylerken teması bırakmadı, ona dayalı olan koluma sürekli olarak elinin içiyle şaplaklar attı ve ara ara okşadı kolumu. Bu salak hatun kesinlikle sarkıyordu bana, "çok tatlısın" diyerek bir makas kopardı utançtan kızarmış olan yanağımdan. "hehehe" diye güldüm.. Yarım saat önce tanışmış olduğum bu kız adamı hatırlamakta zorluk çeken haller içerisinde sadece süleyman demirel taklidinden ötürü bayılıvermişti bana. Bense ne olduğunu dahi anlamamıştım. Ya birisi benimle çok pis taşak geçiyordu ya da bu kız basitin de basitiydi. Lavabo'ya gitmek için izin istedim, sağolsun verdi. Lavaboya doğru giderken "lan ben ne içtim ki süleyman demirel taklidi yapacak kadar kafa oldum, hadi ben malım yedim bi bok. bu devirde bu taklitler iş yapar mı amk? yok yok kesin sikiyorlar beni" gibilerinen ağır bir şüphe içindeydim. İşerken yine aynı tereddüt içerisindeydim, ellerimi yıkarken de...


Msaya döndüm. Oturur oturmaz "peki dedi necmettin erbakan yapabiliyor musun?" diye sordu. Her ne kadar aptal olsa da türk siyasetinin yakın tarihine hakim sayılırdı. Beklemeden yapıştırdım "oyları rifaha virin" elimle refah partisinin hareketini de çekmeyi ihmal etmedim. Kız neredeyse altına işeyecekti, anlam veremiyordum, hatun resmen gülme krizine girmişti. Şaşkınlık dolu gözlerle izliyordum bu manzarayı. Karnını tuttu, ardından göz yaşlarını silmek için doğruldu. O ara dengesini kaybetti ve yanımdan kayıp yere düştü. Gülmekten sandeyelyeden düşmenin sadece abartı bir kullanım olduğuna inanan birisi olarak bu kızın su katılmamış salak olduğuna ikna olmuştum. Yerden kalktı "bana ne yaptığını görüyor musun :(" dedi. Hayretler içerisindeydim. karı konuşurken smiley yapmıştı. Bir an için suratının ortasında beliriverdi bu smiley. silkelendim, üstüste iki nokta ve parantez aç işareti suratının tam ortasında duruyordu. Hayır dedim böyle bişi olamaz, imkansız.. Gözlerimi ovaladım ve "çok içtin mayki, çok içtin eve dönmelisin artık, hayır eve donme kız hasta sana, yok mayki eve gitmelisin, hayır gitme" diyerek kendimi telkin etmeye çalıştım. Ne oldu iyi misin diye sordu. İyiyim artık kalkalım mı?

Bardan çıktık, istiklali tek kelime konuşmadan arşınladık. Ben yol boyunca smiley olayını düşünürken o süleyman demirel taklitleriimi hatırlayıp gülmeye devam etti. Bunu yaparken türk insanına mahsus bir iç güdüyle "ay sen manyaksın" diyerek koluma vurmayı da es geçmedi. tepki vermedim. umursamadı da zira eğleniyordu. taksiye bindik benim evim onunkine ters istikamette olsa da bırakmak adettendi. o da kafasına göre bir plan yapmıştı. taksiye biner binmez "bu gece bendesin haberin olsun" dedi. "ya işlerim var aslında" dedim, "o yüzden mi tek basına bara geldin" dedi. vay anasını gece boyunca verdiği en zekice cevaplardan bir tanesiydi bu. "ya bilmem ki" diye karşılık verdim. "tamam uzatma yahu" diyerek koluma girdi ve başını omuzuma dayadı. emrivakiye "ya" ile başlayan cümlelerle karşılık verince insanın karşısındaki salak olsa da bu, sağlıklı bir defans olmuyor.

Yol bitmiyordu. arasından hızlıca geçtiğimiz insanlar, mağazalar, arabalar hepsi ağırlaşmıştı. kafamdaki düşünceler, yaşadığım bu gece, yaptığım taklitler, omuzumdaki 3 kiloluk ağırlık, hepsi bana uzak geliyor; düşündükçe daha da anlamsızlaşıyordu. ne yapmıştım ben? nasıl bir parodinin içerisindeydim? nasıl bu kadar salak bir anıya konu olabilmiştim? ayaküstü salağın salağı bir kız tarafından eve atılmak üzereydim. allahım biz erkekler ne kadar da aptalız? ne kadar salak mahluklarız?


Sessizliği takisici böldü, nereden abi? omuzumdaki üç kiloluk aptal ağırlığa baktım. uykuya dalmıştı. "ilerdeki çarkıfelekten geri dön abi" dedim. "çarkıfelek?" diye karşılık verdi taksici. ya "u" işte, u'dan geri dön dedim. hee tamam dedi ve çarkıfelekmiş tey allam diye ağzının içinden taşşak geçerek u dönüşünden geri döndü. bize doğru yol alıyorduk, yani benim evime doğru. içim çok az da olsa ferahlamıştı. gece umduğum kadar aptalca bir anıyla bitmeyecekti. bize gidecez, kızı bir şekilde uyandırıp eve götürcem ve yatagıma yatırdıktan sonra salondaki kanepeye talim edecektim. öyle de oldu.

eve vardığımızda kızı uyandırıp eve kadar taşıdım. yatağıma yatırıp kanepeme gittim ve hafifçe uykuya daldım. sabah uyandığımda peçetenin üzerine o zamana kadar gördüğüm en güzel el yazısıyla yazılmış ufak bir not buldum; "herşey için teşekkür ederim sülo". "herşey ayrı yazılır mal" diye geçirdim içimden. sonra tekrar uyumaya çalıştım. olmadı, beynimi sinsice kemiren o aptal düşünce uyumama izin vermedi; kafamı sikiyim naptım lan ben...

kalktım aç karnıma bir sigara yaktım, babam hep orospu kahvaltısı derdi buna. gülmesedim, "ege bir yunan gölü değildir, ege bir türk gölü de değildir, binanaleyh ege bir göl değildir" diye bir taklit de kendi için yaptım. komikti..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder